top of page

Ergenlikte Duygularımız Neden Bu Kadar Yoğun?

  • Yazarın fotoğrafı: Elanur Adeka
    Elanur Adeka
  • 14 Eki
  • 2 dakikada okunur

Ergenlik, gelişim psikolojisinde çocuklukla yetişkinlik arasında bir “geçiş dönemi” olarak tanımlanır. Bu dönemde beden hızla değişirken duygularımızın da yoğun ve inişli çıkışlı bir ritmi vardır. Dışarıdan bakıldığında karmaşık görünen bu tablo, aslında gelişimin doğal ve anlamlı bir parçasıdır.


Ergenlik döneminde duygusal değişim yaşayan bir genç
Ergenlik döneminde duygusal değişim yaşayan bir genç

Ergenlikte hormonlarda yaşanan artış, ruh hali dalgalanmalarına doğrudan yansır. Limbik sistem (duygusal tepkilerin oluştuğu sistem) hızlı gelişirken bu duyguları düzenleyen ön frontal korteks henüz tam olgunlaşmamıştır. Bu nedenle ergenler çok yoğun hisseder ama bu yoğunluğu kontrol etmekte zorlanabilirler. Bir an sonsuz bir heyecan duyarken kısa süre sonra hayal kırıklığıyla boğuşmaları bu nörobiyolojik dengenin doğal bir sonucudur.


Aynı zamanda bilişsel gelişim de duyguların seyrini değiştirir. Piaget’ye göre ergenlik, soyut işlemler dönemidir. Ergen gençler artık özgürlük, adalet, aşk gibi soyut kavramlar üzerine düşünebilir. Bu da duygularını daha karmaşık ve derin hale getirir.


Kimlik Arayışı:

Erikson’un kuramına göre ergenlik dönemi “kimlik arayışı ve rol karmaşası” evresidir. Bu dönemde gençler “Ben kimim, neye inanıyorum, nasıl bir yaşam istiyorum?” sorularıyla meşgul olur. Kimlik arayışı, yoğun bir duygusal süreçtir; bazen kafa karışıklığı bazen de aidiyet arayışıyla şekillenir.


Ergenlikte duygular bireysel olduğu kadar sosyal ilişkilerle de beslenir. Arkadaşlıklar, romantik ilişkiler ve aileyle yaşanan çatışmalar ruh hali üzerinde güçlü etkiler yaratır. Ergenlikte yaşanan ilk aşk deneyimleri ise duyguların yoğunluğu katlandığından çoğu zaman dramatik ve unutulmaz yaşanır.


Ergenlikte duygular ve psikolojik gelişim
Ergenlikte duygular ve psikolojik gelişim

Araştırmalar ergenlerin en çok anlaşılmaya ve dinlenmeye ihtiyaç duyduğunu gösterir. Ergenlikte hisler bazen kontrolden çıkar ve içten gelen çalkantılar, kendine zarar verme, sosyal geri çekilme ya da riskli davranışlarla dışa vurulabilir. Bu davranışlar bir isyan değil, sessiz bir yardım çağrısıdır. En etkili yaklaşım, genci yargılamadan dinlemek ve hislerini anlamaya çalışmaktır, çünkü her genç kendi duygusal yolculuğunu yaşar. Yani “Abartıyorsun” yerine “Seni anlıyorum” demek, onlara güven verir. Yargılamadan dinlemek, seçimlerine saygı duymak ve duygularını ifade etmelerine izin vermek bu dönemin sağlıklı atlatılmasına katkı sağlar.


Ergenlikte duygusal değişimler, bir bozukluk ya da kriz değil; büyümenin doğal bir parçasıdır. Bu dönemi bir fırtına olarak değil, hayatın ritmini yeniden öğrenilen bir dans olarak görmek daha doğru olabilir. Çünkü her adım, gencin kimliğini ve gelecekteki benliğini inşa etmesine yardımcı olur.


Ergenlik Dönemi Hakkında Birkaç Hap Bilgi:

  • Arkadaşların kabulü benlik saygısını artırırken, dışlanma üzüntü ve kaygıya yol açar.

  • Aileyle yaşanan gerilimler genellikle bağımsızlık arzusunun yansımasıdır.

  • ABD’de 3-17 yaş arası çocuk ve gençlerin yaklaşık %20’si ruhsal, duygusal, gelişimsel veya davranışsal bir bozukluk yaşıyor.


Yorumlar


bottom of page