top of page

İçsel Pusulanın Psikogenezi: Çocuklarda Ahlaki Gelişim Süreci

  • Yazarın fotoğrafı: Umay San
    Umay San
  • 7 Tem
  • 2 dakikada okunur

Gerçek ahlak, özgür iradenin evrensel yasa koyabilme yetisidir” der ünlü filozof Immanuel Kant. Ahlak, basit bir kurallar dizisi değil, insanın dünyayla ve kendisiyle kurduğu ilişkinin de temelidir. Çocuklar ise doğruyla yanlışı, adaletle adaletsizliği deneyimleyerek ve sorgulayarak bu ilişkinin tohumlarını atar ve öğrenirler. Bu süreci anlamak ise insan davranışının derinliklerine dair önemli ipuçları verir.


İtaat ya da Muhakeme

İnsanoğlu dünyaya masum bir merakla gelir. Ahlak, çocukluk yıllarımızda bizler için basit bir denklem gibidir: “Yalan söylemem, annem kızar.” Ama zamanla, bu denklemlerin ardındaki sebepleri aramaya başlarız. Psikolog Piaget’nin dediği gibi, çocuklar önce heteronom bir ahlakla kurallara körü körüne uyarlar, zamanla bu kuralları sorgulamaya başlayarak otonomi kazanırlar. Şüphesiz, yalan söylemenin sadece annemizden azar işitmemek için yapılmaması artık yeterli bir gerekçe değildir. Bu ahlaki yolculukta en önemli eşik, “ben” ile “öteki” ayrımını yapabilmeye başladığımız zamanlardır. Bir arkadaşının herkesin oynadığı bir oyuna alınmadığını gören çocuk düşünür, hatta o arkadaşını oyuna davet edebilir. İşte ahlakın can damarı da budur: İçten gelen bir doğruluk duygusu. 


ree

Norm ve Ötesi

Ahlaki gelişim, doğrusal ve pürüzsüz ilerleyen bir süreç değildir elbet. Çocuk, zamanla kuralları öğrenmekle kalmaz; bu kuralların neden var olduğunu, neye hizmet ettiğini sorgulamaya başlar demiştik. Tam da bu noktada çocuk adil olma ve zarar vermeme gibi evrensel ahlak ilkeleriyle sosyal normlar arasında ayrım yapmayı öğrenmek zorunda kalır. Çocuk bazen evrensel ahlaki ilkelerle toplumsal beklentiler arasında kaldığında ne yapacağını bilemez. Örneğin, bir grup arkadaşın başka bir çocuğa zorbalık ettiğine şahit olduğunda içten içe bunun yanlış olduğunu hisseder ama “Karışmalı mıyım, yoksa arkadaşlarım beni de dışlar mı?” diye tereddüt yaşayabilir. İşte böyle anlar, ahlaki muhakemenin gerçekten sınandığı anlardır. Bu noktada Nucci’nin çalışmaları, böyle durumları değerlendirmede bize önemli bir çerçeve sunar. Çocuk, bir arkadaşının zorbalandığını gördüğünde bunun yanlış olduğunu bilir çünkü zarar vermemek, evrensel bir ahlaki yasadır. Buna karşılık gruba uyma baskısı sosyal beklentilerden kaynaklanır. Çocuk bu farkı kavradığında artık sadece kurallara uyan pasif bir nesne değil, kendi ahlakını şekillendiren özne olur.


Çocukların ahlak anlayışı, salt kuralların ötesinde, deneyimlerle şekillenen ve her daim kuzeyi gösteren içsel bir pusuladır. Çocuklar, bizim onlara sadece “yap” ya da “yapma” dememizle yetinmez, nedenleri anlamaya çalışır ve kendi ahlaki duruşlarını oluştururlar. Biz yetişkinlerin ise görevi ise onlara tepeden inme kuralları empoze etmek değildir. Günümüzde yaşadığımız ahlaki erozyonların temelinde, bu çocukça sorgulayıcılığın ve içten doğruluk arayışının kaybolması yatıyor olabilir. Toplumsal normlara körü körüne bağlanmak yerine, çocukların bize hatırlattığı gibi, ahlakın özünün sorgulamakta ve samimi bir vicdanla hareket etmekte yattığını yeniden keşfetmemiz gerekiyor.


Çocuklarda Ahlaki Gelişim ile İlgili Hap Bilgiler:

  • Çalışmalar, Doğu toplumlarında çocukların başkalarının yararını gözeten kararları Batı’daki yaşıtlarına göre daha erken benimsediklerini söylüyor.

  • Hayali arkadaşlar, çocukların iyi-kötü gibi çatışmaları oyunla canlandırarak ahlaki düşünmelerini geliştirir.

  • Beş yaşında çocuklar adaleti eşit paylaşım olarak görürken, sekiz yaşından sonra hak edene göre paylaşımı daha adil bulurlar.

Yorumlar


bottom of page