Kusursuz Olmak Laneti: Mükemmeliyetçilik
- Umay San
- 2 Mar
- 2 dakikada okunur
Mükemmeliyetçiyi biliriz, ona güveniriz, işlerimizi teslim ederiz. Sözü neyse, günü odur. Çoğu zaman verdikleri tarihte, üstelik hatasız bir şekilde, işleri halledeceklerinden de hep eminiz. Mükemmeliyetçilik, adı gereği olumlu düşünceler çağrıştırırken, psikoloji literatüründe ise patolojiye göz kırpar. Yakından bakıldığında, düzenin arkasında düşük benlik saygısı ve doyumsuz bir rüşt kanıtlama çabası saklıdır.

Yetersiz Mükemmeliyetçi
Mükemmeliyetçi, yapması gerekenleri bir liste haline getirir, her birine bir tarih atar, her şeyi en ince detayına kadar yazar. Buradaki amaç, listeye uygun, sistematik ve titiz bir şekilde ilerlemektir. Ancak mükemmeliyetçi, işin yüksek standartlarına ulaşamayacağından o kadar emindir ki, listeyi yaparken aslında aksiyon almaktan kaçınır ve başlamayı erteler. Bu davranışın üşengeç insanlara has olduğunu düşünürüz. Aslında, bir işi, bir mükemmeliyetçiden daha iyi kimse erteleyemez. Başlamak için kusursuz anı istemek, saat 09.59’ken tam 10.00 olmasını beklemek, başlamamak için bahanedir. Koşullar asla mükemmel olmayacak ve mükemmeliyetçi hiçbir zaman kendini yeterince ‘yeterli’ hissetmeyecektir.
İpotekli Sevgi
Her yetişkin mükemmeliyetçi, içinde ailesini tatmin etmeye çalışan küçük çocuğu taşır. Bu ailede sevgi ve kabul, yalnızca başarı borcunun ödenmesiyle kazanılabilir. Küçüğün duyduğu, “Madem çalıştın, komşunun oğlu neden senden daha yüksek aldı? Yeterince çalışmamışsın.” minvalindeki sözler, çocuk yetişkinliğe adım attıkça, iç sesi olmaya başlar. Yetişkin, fiziksel anlamda bağımsızlığını kazanmış olsa da, zihinsel özgürlüğünü elde edemez. Standartların ulaşılamaz olduğunun belki farkındadır, ancak zihin hatalı olduğunu kabul etmek istemediğinden, kişi “yetersizim” düşüncesini doğrulayacak bu standartlardan yine de vazgeçmeyecektir. Burada iki olası sonuç doğar: Mükemmeliyetçi, işin hatasız olmayacağından emin değilse, “İlk denemede olmuyorsa, hiçbir denemede olmayacak.” düşüncesiyle pes eder. Ya da yaptığı iş, ulaşılması imkansız standartlarına ulaşamadığından “asla yeterli olmayacağım.” düşüncesini doğrular ve bundan tuhaf bir tatmin elde eder çünkü kişi, aksini hiç öğrenmemiştir. Başarısızlık, mükemmeliyetçi için ‘doğal’ bir sonuçtur ve ebeveynlerinin zihnine işlediği ‘yetersizlik’ duygusunun somut kanıtıdır.
Sonsuz Yontmanın Sonu
Mükemmeliyetçi, bir heykeltıraşın taş yontması gibi, kendini sonsuz bir titizlikle yontar. Hep bir eksiklik arar. Bu yontma, bir süre sonra taşın kendisini tüketir. Artık heykeltıraşın gözleri, yonttuğuna değil, kaybettiğine odaklanmaya başlar. İdeal olanı kovalamak, insanın özünü yavaşça silikleştirecektir. Her zaman daha iyi olma arayışı, “yeterince yeterli olma”nın değerini unutturacaktır.
Psikolog Rogers; mükemmeliyetçiliğin çözümünü , özbenlikle ideal benlik arasındaki uçurumu keşfetmek olarak görür. İçsel huzur, bu çatışmayı çözmekten geçer: Gerçek benliğimizi kabul etmek, mükemmeliyetin ötesinde kendimize ulaşmamızı sağlar çünkü mükemmellik bir yanılsamadır. Gerçek değer, yolculuğun ve hataların içindedir. Yetersiz hisseden o küçük çocuk, mutlaka bu süreçte büyüyecektir.
Mükemmeliyetçilik ile İlgili Hap Bilgiler:
Mükemmeliyetçilik, kişilerin en iyi partneri bulup bulmadıklarından emin olamamalarına ve bu nedenle bağ kurmayı dahi denemekten kaçınmalarına yol açabilir.
Mükemmeliyetçilik; anksiyete, depresyon ve obsesif kompulsif bozukluk gibi birçok patolojiyle ilişkilendirilebilir.
Mükemmeliyetçi biri için yetersizlik hissi, rahatsız edici olsa da tanıdık olduğu için konfor alanı olabilir. İnsan, bazen bildiği bir cehennemi, bilmediği bir cennete tercih edebilir.
Kaynakça
-Hewitt, P. L., & Flett, G. L. (1991). Perfectionism in the self and social contexts: Conceptualization, assessment, and association with psychopathology. Journal of Personality and Social Psychology, 60(3), 456–470.
-Rogers, C. R. (1961). On Becoming a Person: A Therapist’s View of Psychotherapy. Houghton Mifflin.
Yorumlar